27 Ekim 2010 Çarşamba

Boğa koşusu veya liderlik üzerine

Boğanın korku içinde koşturduğu, bir çıkış yolu aradığı,  insanların yoğun ilgisi nedeni ile olduğundan dar gözüken ve önünden kaçan insanlarla dolu sokakta çekilen bir fotoğraf ilgimi çekti.

Fotoğrafı çeken herhangi bir sanatsal kaygıdan çok bir anı yakalamak çabası içinde olduğu için resmin estetik açıdan bir değeri yok. Öylesine çekilmiş bir resim.
Ancak bu karenin içinde hayatın ta kendisi tamamı ile rastlantı eseri olarak gizlenmiş.
Boğanın arkasında kalanlar için bir tehlike yok boğada onlarla ilgilenmiyor zaten, tehlike geçmiş, boğa can hali ile koştuğu için zaten yönünü değiştirmez artık ama onlar bir heyecan koşmaya devam ediyorlar. Buna benzer davranışları hayatın içinde de çok net saptayabiliriz eğer dikkatle bakarsak. Olan olmuştur,değiştirmek mümkün değildir ama hala olayın peşinden koşmaya devam ederiz. Bu üzücü bir olaysa gözyaşlarımız sel gibi içimize akmaya devam eder, hüzünlü ve boğanın peşinde koşmaktan çevresi ile ilgilenemeyen bir insan haline geliriz.
Boğanın çarptığı ya da ayağı kaydığı için düşmüş olan birisi var karede, gerçek hayata uygun olarak kimse onunla ilgilenmiyor. Geride kalanlarda dâhil herkes görmeden varlığına bir önem vermeden yanından geçip gidiyor. Her insanın zaman zaman tökezlediği anlar vardır ve diğerleri eğer gerçekten sizi önemseyen insanlar değilse yanınızdan şöyle bir bakıp geçerler. Düşenlere ise bir gün kendi başlarına da gelebileceği korkusu ile hiç dikkat edilmez, görmemezlikten gelinir.

Vakıf ” Vakfetmek” kavramını dünyaya hediye eden toplumumuzda bugün bu tip insanlara yardım eli uzatanlara, başka işte tutunamadığı için buralarda vakit geçiren zengin veletler muamelesi yapılmaktadır. Kuşkusuz bunda bazı sefil insanların yaptığı yardıma muhtaç rolü ile bu konularda gayret göstermek isteyenlerin heveslerini kırmaları da  yardımcı olmuştur ama neticede insanlığın geneli yere düşene karşı duyarsızdır.
 Boğanın hemen yanında koşanlar aralarında ki mesafeyi korumaya ve her an yön değiştirmeye hazırdırlar, aslında boğanın önüne geçmek gibi bir niyetleri de yoktur.  Onlar hayata karşı emniyetli durmayı seven riskten kaçınan ama etrafındakilere hava atmayı sevenler gurubundadır.
Birde Boğanın önünde can hali ile koşanlar gurubu var.  Bunları ikiye ayırmak gerekir gibi geliyor bana, temelde hepsi cesaretli hayat denen karmaşanın içine dalmaktan korkmayanlar buralarda yer tutmuşlar.  Bir kısmı boğanın önünde gücü yettiği kadar koşmaya istekli, akşam bir bardak şarap eşliğinde mücadelesini anlatacak herkese, bir kısmı da hemen Boğanın yolundan çekilmeye hevesli olarak  uygun bir pozisyonda koşuyorlar.
Liderler Boğanın önünde koşan gurubun içinden çıkarlar, hepsi boğanın önünde koşmaktadır ama hemen bırakıvermeye hazır olanları diğerlerinden ayırmak gerekir. Bir bakarsınız yalnız başınıza kalmışınızdır Boğanın önünde.
Daha da önemlisi,  Boğanın renk körü olduğunu bileni kendinize lider seçmeniz lazım, Boğa için kırmızı ya da başka bir renk fark etmez. Ancak beyaz grinin tonlarından oluşan bir dünyada fark edilmesi en zor olan renktir. Boğanın kendisi hazır olmadan, fark etmemesi için uygun renkle giyinmiş, Boğa ile uygun mesafede duran, her an kaçma ihtimali varmış havasında olmayan ve Boğadan çok önüne bakan liderleri tanımak için gereken önemli ipuçlarıdır.
Liderler sadece yolu gösterirler, gerisi onları örnek alan insanlara kalmışdır.
Hayatımız da kaç kere kendimize örnek aldığımız insanları doğru seçebildik. Kaç tanesi hayatın ve Boğa koşusunun gerçek anlamının boğayı boynuzlarından yakalamak olduğunu biliyordu?
28.10.2010 


1 yorum:

  1. Tolun, gerçekten keyif alıyorum yazdıklarını okurken... sevgiler...

    YanıtlaSil