28 Ekim 2010 Perşembe

Kuşakların çaresizliği

Yandaki fotoğrafta bir duvar inşa eden bir baba ve oğul var, hemen arkalarında da muhtemelen gelinleri yâda kızları bu hummalı faaliyeti izliyor. Yaşlı adam tüm dikkatini doğru taşı doğru yere yerleştirmeye vermiş, Oğlu da hem babasının ustalığını izliyor hem de her an yardım etmeye hazır. Yüzünde hafif endişeli ama anlayışlı bir ifade var. Bu resmin en güzel tarafı resimdeki tarafların yani İki farklı kuşağın tek bir amaç için çalışmayı öğrenmiş olmaları.

Bizlerin anne ve babaları, kendi kuşaklarından önceki kuşaklarla çalışmakta epey zorluk çektiler. Kendilerine yol göstermesi gereken yordam öğretmesi gereken bu kuşak kendilerinden daha donanımlı ama tecrübesiz olan anne babalarımızla bilgi paylaşmayı ve onlara liderlik etmeyi başaramadı. Çünkü onlar tehlikeli ve çalkantılı bir dönemden hemen sonra üzerlerine sorumluluk almışlardı. Yüzyıllardır kurulu olan ve bir şekilde işleyen düzen bozulmuştu. Ekonomik sıkıntılar ve kısıtlı imkânlar ile ya yeterli eğitimi alamamışlardı yâda hali vakti yerinde olanlar başka ülkelerde okudukları için başka kültürlerin insanları olmuşlardı.Hayatlarını idame ettirebilmek için bilgi gerekliydi,paylaşılmazdı ve kıymetliydi.

Anne ve babalarımız önlerinde kendilerine liderlik edecek, yön verecek yol gösterecek birilerinin çabaları olmadan kendi yollarını çizdiler. Kendi yaşıtları ile aralarında güzel arkadaşlık ilişkileri ve komşuluk denen sessiz dayanışma yolları vardı. Eksikliklerini, birbirlerine destek olarak kapadılar. Değişen dünyaya bir şekilde ayak uydurdular, eğitim çıtasını bir kademe yükselttiler ve hayata tırnakları ile tutundular.

Bizler ise tam ara kuşağız, bizim zamanımızda, televizyon yoktu, radyo yaygındı, sabahları okul radyosu dinlerdik okula gitmeden önce ve havuz problemleri kâbuslarımızdı. Anne ve babalarımız, kendileri görmediği için bizlere işleri devretmekte hazırlıksız yakalandılar ve bizlerde teknolojik devrime hazırlıksız yakalandık. Köşe dönmek, bir an önce bir şeyler olmak esas amacımız oldu arkadaşlık, komşuluk, hoşsohbetler yerini yüzeysel ilişkilere bıraktı. Annelerimiz babalarımız haklıydılar önlerinde öğretmen yoktu ama bizler biraz Dallas dizisine özendiğimizden biraz teknolojik devrimin paniğinden tek başımıza hayata karşı durmaya çalıştık. Anne babalarımızın teknolojik devrime ayak uydurmak için gösterdikleri çabayı, onların bizlere mirası olan komşuluk ve arkadaşlık gibi değerleri korumak için kullanmadık.
Bizden sonraki nesiller, elektronik dünyanın büyülü dünyasında, kendilerine hazırladıkları sahte kimliklerle yaşamayı çabuk öğrendiler. Kılıktan kılığa kimlikten kimliğe giriveriyorlar ve bizim bilinçli yalnızlık tercihimize karşı onlar tümden yalnız. Kendi dünyalarında PSP, Wİİ, Feysbok,twiter, yeni Nokia……, hepsinden ve her şeyden önemli. Gelecekten bir beklentileri yok empati, sempati gibi kavramlar onlara yabancı.
Bizler ise onlara liderlik edemiyoruz, yol gösteremiyoruz, yordam öğretemiyoruz, Dillerini bile anladığımız şüpheli. Bilgi için bize ihtiyaçları yok, arkadaşa, yoldaşa değer vermiyorlar, bizlere ait olan her değeri fütursuzca tüketiyorlar.
Bu gün 29 Ekim Cumhuriyet bayramı, Üçüncü kuşak olarak ortalıkta yalnız şaşkın ve hayretler içinde değişen kendi küçük dünyamızın değerlerine sahip çıkmaya çalışıyoruz.Kimimiz gittikçe daha tutucu daha baskıcı bir hale dönüşerek korkularını gizlemeye çalışırken, kimimizde, bıkkın, yorgun ve karalar bağlamış halde sandığın dibinde kalan ümit ışığını bulmaya çalışıyoruz.
 Geleceğimiz mi? Onlar feysbok da yazışıp, twitterda gelen adreste  buluşup,PSP oyun hilelerini paylaşmaktalar .
29.10.2010

1 yorum:

  1. Ben yeni kusaga haksizlik yapmamamiz gerektigine inaniyorum. Yeni kusaktan kastim hem Gen Y hem de Gen Z. Onlarin iletisim sistemleri bizimkilerden farkli olabilir ama eger sosyolojik acidan incelenirse, onlarin aile anlayisi ve toplumsal dayanisma kulturu aslinda bizimkilerden (Gen X) cok daha gelismis.

    YanıtlaSil