14 Kasım 2010 Pazar

Zebranın ölümü

Kurak dönemden önce, son yağmurların beklentisi içinde ki Zebra sürüsü, uzun zamandan beri etrafında dolaştıkları su birikintisinin kıyılarında her zamanki yerlerini almışlardı. Gittikçe küçülen su birikintisi çevrede kendisi kadar büyük olmayan diğer su birikintilerin kurumaya yüz tutması nedeni ile her gün daha çok hayvan için yaşam merkezi haline geliyordu.
Kalabalık Zebra sürüsündeki Zebralar gittikçe daha küçük bir su birikintisini paylaşmak zorunda oldukları için sinirli ve saldırgan bir havaya bürünmüşlerdi. Zaman zaman küçük diş atmalar şeklinde başlayan sataşmaların zamanı geldiğinde can yakacağı belliydi.
Nitekim beklenenin olması için çok zaman geçmesi gerekmedi. Zaten sıkışık durumda olmaktan rahatsız olan  zebralardan biri aniden çifteler atmaya başladı. Huysuzlanan  Zebra neden çifte attığını biliyordu ama nereye attığını bilmiyordu.

Sadece öylesine umarsızca, dikkat etmeden, bir şey olur mu kaygısı duymadan çiftelemeye devam etti.

Çiftelerinden birisi o kalabalığın içinde sinirli Zebranın  hemen arkasındaki hayvanın başına geldi, darbeyi hiç beklemeyen ve sersemleyen Zebra zamanında kaçamadı  arda arda gelen darbelerle hemen oracıkta can verdi.
Diğer Zebralar bu" gereksiz "ölümle "gereğinden" fazla ilgilenmediler ve suyla işleri bitince durup dururken aldığı darbelerle ölen hayvanın cesedini leş yiyicilere bırakarak güneş doğunca tekrar gelmek üzere uzaklaştılar su kaynağından.
Bu görüntüleri çeken ve anlamsız şiddetin yıkıcılığını evlerimizdeki aptal kutusunun ekranına getiren kameraman “durumu fark ettiğimde çok geçti ve müdahale etmek yerine kendimi duygularımdan arındırıp görüntüyü çekmeye devam ettim "diye açıkladı içinde bulunduğu ruh halini.
Gittikçe zorlaşan hayat koşulları içinde hissettiğimiz ani öfke patlamaları ile darbeler indirdiğimiz, kalbini kırdığımız insanlar geldi gözümün önüne. Başkaları için sebepsizmiş gibi gözüken davranışlarımızın arka planında yatan çaresizliğimize karşı duyduğumuz öfkenin yansıması olan bu tür olaylar modern Dünya’nın günlük düzeni içinde her an karşımıza çıkabilmektedir.

 Darbeyi indiren darbenin öldürücülüğü konusunda bir fikre sahip değildir, darbeyi yiyen neden bu darbeyi hak ettiğini bilememektedir. Dişlerimizi geçirdiğimiz,iğneli sözlerle aşağıladığımız, görmezden gelmekle tehdit ettiğimiz insanlar arasında kendimize yer kapmak için göze aldığımız sınır biraz yukarıdaki Zebra nın sorumsuzluğu ile orantılı olabilir mi?

Tinerciler tarafından öldürülen, çakmak gazı çekereken,patlamada yaralanan, 0niki yaşında iki servis arasında bir sigara içen, sebepli yada sebepsiz yere ölen, öldürülen, intahar eden, işsiz, hasta, yaşlı, bakıma muhtaç insanlara karşı, ilgimiz yada ilgisizliğimiz ertesi gün güneş doğarken su kaynağına dönmek üzere uzaklaşan Zebralardan daha mı farklı?
Neticede darbeyi yiyeni yattığı yerde bırakıp evimize giderken, birçoğumuz o kameraman gibi duygularımızı karıştırmadan izlemeyi tercih etmekteyiz ve her gün daha çok Zebra ummadığı darbelerle can verirken, bizler gönüllerimiz rahat evlerimizde oturup aptal kutusundaki evet hayır oyununu izlemekteyiz. Başkalarının hayatını dizilerden izlemekten, hayatın içindeki başkalarını umursamaz olduk.   
15.11.2010

1 yorum:

  1. :)) Valla ben seni/sizleri çok umursuyor ve yeni olayın nasıl gittiğini çok merak ediyorum... Sevgiler...

    YanıtlaSil