30 Kasım 2010 Salı

Üçden fazlasına dair.

Üç’ten fazlası,
Neden sahip olduklarımızı sınıflandırırken onlu bir sistem kullanırız sorusunun cevabı pek çok şekilde verilebilir. İlk akla gelen cevap çünkü ellerimizde beşerden on parmak vardır.
Hakikaten on parmağımızla pek çok şeyi sınıflandırabiliriz. Ancak Matematikte ve hayatın anlam kazanmasında yardımcı olan zamanın hesaplanmasında ise genel hatları ile  altmışlı sınıflandırma kullanılmaktadır.
Beş, on, on iki ya da altmışlı sınıflandırma sisteminin neden seçildiği sorusunun teknik bir cevabı varsa da sıradan bir insan bu konuların üzerinde durmaya bile gerek duymadan, sadece kendisine öğretildiği gibi sınıflandırmalar, gruplandırmalar yapmaya devam edecektir hayatı boyunca.
Kültürel gelişmişlik arttıkça zaten kendiliğinde beşin, onun, on ikinin, altmışın, yüzün, binin katları yetmez olacak ve neticede milyonlara dayalı sınıflandırma kullanmaya başlayacaktır.
 Alışveriş yerlerinde milyonuncu müşteri, üretilen milyonuncu buzdolabı, mahallemizin ilk milyoneri hayallerimizin ulaşabileceği noktaların sınırlarını hayatımız boyunca büyük bir kesinlikle çizecektir.
Oysa beşten ona, ondan, on ikiye, on ikiden altmışa geçtiğimizde beşler, onlar ve on ikiler anlamını yitirecek sadece tamamlanması gereken skorlar haline gelecektir. Daha dün beş parmağımızla koca bir evreni anlamaya çalışırken bugün her an milyonların bile yetmediğini anlama tehlikesi içinde yaşamımızı ve yaşamımızdaki bizce önemli şeyleri anlamaya çalışıyor olacağız.
  Bu gün medeniyetlerinin yani kendilerini ifade etme ve izlerini gelecek kuşaklara bırakma arzusunun Yirmi bin yıldır var olduğunu öğrendiğim bir topluluğun yirmi bin yıldır değişmeyen dilleri ile tanışma fırsatım oldu.
 İnsanın yaşayamayacağını kolaylıkla kabul edebileceğiniz şartlarda yaşamlarını sürdüren bu insanların konuştukları, deneyimlerini aktardıkları duygularını ifade ettikleri dilleri halen yaşayan en eski dillerden birisi.
Bu insanların matematikleri sadece dört tanım üzerine kurulu, benin karşılığı bir, senin karşılığı iki, onun karşılığı üç ve sonra her şey demek olan dört geliyor. Ben sen o ve diğer her şey. Hanları hamamları istifleyecek altınları olmadığı için hayatlarında sadece bu dört tanım var. Ben, sen, o ve diğer her şey, bütün bir evreni anlamak, hayatın manasını keşfet ve insan olarak yaşamak için gereken her şey bu dört tanımda gizli. Ne bir eksik ne bir fazla. Sadece, olan, süre giden durumun bilgece bir analizinin bir hayat biçimi halinde ifadesi.
Dört kavramla onların başaramadığı şeyi anlamamız için kaç Gigabyte gerekecek acaba? aç milyonliralık arabaya binince, bankada kaç milyonlarımız olunca, kaç milyonlirayı bir kerede harcayınca ve daha kaç milyon nefes alınca anlayabileceğiz ve kendimize yeni bir yaşam biçimi yaratabaileceğiz? 
"Her şey süresince elde edilmiş bilgeliğin benim, senin ve onun için anlamı diğer her şeyde"
Adelaide 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder